Son bir haftada ülkenin birçok yerinde öğretmene saldırı haberleri manşetlerini görürken ne yazık ki İstanbul’daki vahim ve acı olayı yaşadık. İstanbul’da öğrencisi tarafından öldürülen eğitimci İbrahim Oktugan’a Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve tüm eğitimcilere sabırlar diliyoruz.
Okullarda eğitimcilere sözlü ve fiziksel şiddetin giderek normalleştiği ve normalleştirildiği ülkemizde sistemin sorgulanması için daha kaç arkadaşımızı feda etmemiz gerekecek? Bir öğrencinin öğretmenini öldürmesinin altındaki asıl motivasyonun ne olduğu konusunda dokunulmazlığı her defasında kanıtlanan zorunlu eğitim sistemini ve sonuçlarını ne zaman tartışacağız? Sistematik olarak okulu bir eğitim yuvasından müşteri (öğrenci) memnuniyetine çeviren uygulamaları tartışmaya açmadan bu hadiseden gereken sonucu çıkaramayacağımız artık görülmesi gereken bir gerçektir.
Eğitim sistemimiz büyük bir çıkmazın içinde ve bunu sadece sınav sonuçlarına bakarak değil sistemden çıkan insan kalitesini gözlemleyerek de anlayabiliyoruz. Okullarımızda ders işlenemez noktalara gelmiş durumda. Öğretmenler can güvenliği endişesiyle ve öğrencisinden korkarak derslerine girip çıkabiliyorlar.
Öğrenciler tarafından açık cezaevleri olarak nitelendirilen okulların yaşama sevinci köreltilen, öğrenme isteğini öldürülen çocukların not bazlı, sınav kazanma ve başarı odaklı sistemde hayal gücü törpüleniyor. Eğitim sisteminin bireyin kendisiyle başta olmak üzere; insanla, toplumla, doğayla barışık, özgüvenli, değer üreten, düşünen, eleştiren, sorgulayan şahsiyetler yetiştirmesi beklenir. Eğer kurduğunuz zorunlu sistem 14’ünde veya 16’sında soğukkanlılıkla cinayet işleyebilen katiller üretiyorsa, o sistemi ve verdiği zararları durup düşünmek ve sorgulamak zorundayız.
Sistemimiz artık çalışmaz durumda. Eğitimcileri gardiyana çeviren, öğrenci-eğitimci ilişkisini ortadan kaldıran bu düzenek can alıyor. Sistem kaynaklı yapısal sorunları görmezden gelerek nitelikli öğretmen yetiştirince bütün sorunların biteceğini düşünen anlayış; umutla, mucize gerçekleştirecek öğretmen arayışına bel bağlamış durumda. Mesleğe başlama sürecinden maaşına varıncaya kadar sürekli itibarsızlaştırılan, nitelikleri, becerileri sorgulanan, çalışma koşulları ve içinde yer aldığı ilişki biçimiyle hor görülen eğitimcilerin sistematik şekilde ihmal edilmesine artık dur denmelidir.
YES olarak meslektaşımız İbrahim Oturgan’a bir kez daha Allah’tan rahmet, acılı ailesine sabırlar diliyoruz. Bu elim olayın tüm bu acı gerçeklerinin tartışılmaya vesile olmasını umarken daha önce öğrencilerinin şiddetine maruz kalarak hayatlarını yitiren arkadaşlarımızın örneklerinde olduğu gibi olayın sadece üçüncü sayfa haberi olarak geçiştirilmemesini; yetkililer ve eğitimin diğer paydaşları tarafından sadece televizyon dizileri ve sosyal medyadaki şiddetin önlenmesi gibi alışılmış sözlerle geçiştirilmemesini diliyoruz. Eğitimin okula hapsedilemeyeceği yetişen her bireyin aslında toplumun bir yansıması olacağı ve olduğu da unutulmamalıdır. Bu amaçla eğitimcilere karşı rutinleşen bu şiddete dikkat çekmek ve yetkilileri acil tedbirler için harekete geçirmek amacıyla Yenilikçi Eğitim Çalışanları (YES) üyeleri olarak 10 Mayıs 2024 Cuma Günü için iş bırakma eyleminde olacağımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.
YES YÖNETİM KURULU